İnsan doğduğunda yanında iki kavramı bulur.
Din ve Milliyetçilik.
Bu kavramlar doğduğunda hazır onu bekler, bu kavramlara uygun yetiştirilmek için.
Ve yine bu kavramlar onu hayata hazırlar, iki kavramın da hazır soruları vardır, elbette hazır cevaplarda bir köşede sırasını ve zamanını beklemektedir.
İnsan için şahane bir lükstür bu. Araştırmasına gerek kalmadan onu bir ömür, ölümüne kadar taşıyacak Din ve Milliyetçilik kurumlarının hazır bilgi ve yaşam biçimleri onu beklemektedir.
Din ve Milliyetçilik kavramları kendisini en iyi eğitim kurumları üzerinden var eder, geliştirir, kişiye sunar.
Kişi mevcut verilenler ile kaygısız olarak yaşayabilir.
Her şeye bir fikri olabilen, her şeyi bilebilen, her konuda konuşabilen, ama sadece hayatına açılan bu iki pencereye göre yaşayabilen ve mutlu olabilen bir insana dönüşür.
Toplumda bu yolla ÇOKLUR olurlar, çoğunluk olurlar.
Temsilleri ezicidir, egemendir. Muhalefete ya münafık denir ya da hain.
Bu toplumlarda kişiler, farklı bir Din anlayışına, ya da farklı bir milliyetçilik anlayışına bile büyük çabalarla erişmek zorundadır.
Din de, tasavvuf ya da batini-ezoterik araştırmalara girmek demek, araştırmayı ve çalışmayı, hatta sorgulamayı göze almak demektir. Başlangıçta, temeller hazır da olsa, hazır olmayan, hatta istenmeyen hiçbir bilgiye ulaşmak kolay değildir.
Zaten sistemin anlayış olarak kişilere verdiği gibi, gerekli de değildir
Zorlu uğraşlar, sert tartışmalar gerektirir.
Her derin arayış Benlikleri KAVURUR.
Aynı şekilde milliyetçilik kavramlarının da toplumumuzda, Türk milliyetçiliği, Atatürk Milliyetçiliği, Ulusalcılık, Yurtseverlik (farklı açılımları mevcut) gibi çeşitli yorumları vardır ve yine özel çaba ve arayışlar gerektirir.
Ama bu arayışlar söylenildiği gibi yoktan, sıfırdan olan arayışlar değildir.
Toplum, kişiye, hazır bu iki düşünce ve inanç sistemini verdiğinde ilk hegemonya ile burada karşılaşır, hazır sorulara hazır cevaplarla ilk burada karşılaşır. Din ve milliyetçilik, artık tüm eğitim bu iki sisteme destek vermeye başlar. Duygusal ajitasyonlar, tarihi, dini hikâyeler.
Her ulusun o toplumun insanına anlatacağı bir kahramanlık hikâyesi ya da genel kabul gören bir din anlayışı vardır, fark etmeden ilk uyum sağlanmış olur, o artık bir insan değil, bir ulusun bir dinine mensup kişidir, zorluk insan için burada başlar.
Ama egemen yönetici için kolaylık da burada başlar, Egemenler için mükemmel ve kolay yönetim şeklidir bu. Kişinin mevcut sisteme ilk razı gelişi, ilk rıza verişidir.
Basit rıza, yeterli ve kolay rıza, verileni alan, yeni bir şey düşünmeyen araştırmayan şüphelenmeyen insan tipi, bazen çok din, daha az milliyetçilik, bazen daha az din, çok milliyetçilik gelir.
Ama okullarda, insanlığın evrensel değerleri öğretilmez, insanlığın kanıyla yazdığı insan hakları bildirgeleri öğretilmez, küresel düşünce öğretilmez, insanlığın büyük sorunlarına değinilmez.
Hümanizma kavramı verilmez, küresel ya da insani varlığı ile ilgili hiçbir bilgi verilmez.
Büyük insanlıktan tecrit edilen dar bireylere dönüştürülür.
Böyle gelip böyle gitse ne güzel olurdu egemenler için.
Ama İnsanlığın hiçbir noktasında bu teklik, tek tiplik daim olarak sağlanamamıştır.
Rahatsız olan, kalbi yanan, uyumsuz olan insanlar çıkagelmiştir. Bunlar insanlığı ilerleten, değişimden, devrimden, ilerlemeden yana olan insanlardır ve tarihi ilerletmişlerdir. Tarih bir dizi devrimci dönemlerden geçmiştir.
Sosyalist olmak da, verilenle rahat edemeyen kişilerin o zor ve zorlu arayışları ile başlar.
Bu kavram, Sosyalizm kavramı kişiye daha önce sunulmamıştır. Gösterilmemiştir.
Bir yerde adı geçse bin yerde eleştirisi geçer.
O hayalet bir düşüncedir.
AMA YAŞAMAKTADIR.
Ona ulaşmak, onu görmek.
Bazen bir şiirle başlar.
Kulaktan kalbe giden bir felsefe tartışmasını duymak ile başlar.
Sadece paradan bahseden insanlara duyulan öfke ile başlar.
Bireyci düşünceleri duymaktan bıkıp, arayış ile başlar.
Dünya servetinin azınlık tarafından yönetilmesini okuyunca başlar.
Olağanüstü cahillikle yanarak ölen kız çocuklarının cesetlerine bakıp, kader diyenleri duyunca başlar.
Bazen sadece sosyalist olduğu için öldürülen hocası için başlar.
Ona hazır sunulmayan, büyük emek gerektiren, en ıssız ücralarda aranması gereken o sosyalist düşünceyi bulmak o kadar zordur ki, doğuştan verilen iki kavrama rağmen bu arayışa girmek BİR ÖMRÜ VERMEK DEMEKTİR. YALANA DÖNMEDEN, ARTIK DÖNÜLEMEZ DEMEKTİR.
Sosyalist olmak o kadar zordur ki.