Umut Yok

Umut yoksa neden insanların bir kısmı radikal ateşle yanıyor, hiçbir şeyi değiştiremiyorsak neden bu kadar acıyı göze alıyoruz ve neden vazgeçmeyi kabullenmiyoruz.

Zihnimizin en bulanık noktasında 11.tezi hiç unutmuyoruz, sanki hayata vurulan bir mühür. Bugüne kadar filozoflar dünyayı yorumladılar, ama asıl olan DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEKTİR. Her yanı ile destansı bir mühür…

Bakıldığında geçmişe, olağanüstü zulüm, alçaklık, geleceğe bakıldığında radikal ateş aynısı ile karşılaşacak. Ama umut yok, umudun önemi de yok, sadece vazgeçilemez, aşktan vazgeçilmez. İnsanların kardeşliğini ve eşitliğini savunmaktan vazgeçilmez.

Sınıfların varlığını kabullenmeyenler için, onlar için…

Sınıfların varlığıdır umudu yok eden…

Yaşadıkça kabullenmemek için…

Eşitlik, yaratıcılık, cılız su birikintilerinden başlayan o sızılı yürüyüş, okyanusların dalgalarında koşacak…Tıpkı güneşin zaptedilmesi gibi, imkansızı istemek gibi, budur hiçbir zaman gelenek olmamış devrimci gelenek…

İşte dünyanın en tehlikeli düşüncesi, işte en yalnız bırakılan düşünce. Kalabalıklar içindeki ışık…

Ezilenlere sonsuz sesleniş, sürekli kendini onlara taşıma, ideallerini  tanıtma, küçük ve mutlu etmeyen yerinde saymalarla, ama vazgeçilemeyen seslenmenin girdabında, merkezinde kaybolmadan durabilmek…DIŞARIDAN BİLİNÇ TAŞIMAK YA DA TAŞIYAMAMAK. Ama her ne olursa olsun ıssızlığı çelikten irade ile karşılamak, eğilmez bir tevekkülle bakmak tüm olan bitene…

Umut yok, umuda gerek de yok.

En yalnız bırakılan düşünce için derler ki, yağmurda da gelecek, karlı bir günde de gelecek, baharın patlamasında gelecek, güneşin içinde güneş olup gelecek…

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu, Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümünde Yüksek Lisans çalışması yaptı. Avukat.

Yorum yap:

Email adresiniz yayınlanmayacaktır.