Karanlık aşılırsa eğer, geceden sonra ışık ve aydınlık gelir, aşılamazsa gün ortasında karanlıkta kalmaktan defalarca söz edebiliriz. Bildiktir, dünyanın güneyinde de yaşanmıştır. Latin Amerika’nın öz evlatları hayatlarını bir avuç ışık için savurdular. Küçük Asya’nada sessiz korkular yeniden geçmişten uzandı, yeni bir ses gibi, ama sözü eski ve tiksindirci… Dışarıda kalanlar; karanlığın derinliğine, dibi olmayışına alışamayan ve toprağın kahverengisi gibi ayağa kalkmış, kısılmış ve pusuda… Korkan kalplerin sessiz sokaklar haline gelen benlikleri ile ortada sıkışmaları. Kaçamayıp teslim olmanın hazırlıkları… Kısılmış kahverengiler …
Kategori: Tarih
Osmanlı dönemi hakkında, son yıllarda başlayan olağanüstü övgü nedeni ile, tarihi gerçeklerden uzaklaşıldığı gibi eleştirel yöntemlerde bırakılmıştır. Ülkemizde bulunan akademik geleneğin tek taraflı ve tek görüşlü olarak dönüştüğü ve bu dönüşümünde, günümüzde de sürmesi nedeniyle, hakim duruma gelen akademik çevreler içinde, Osmanlı döneminde, sanki bir yeryüzü cenneti kurulmuş gibi hikayeleştirilen anlatımların etkin hale gelişini izledik, izliyoruz. Osmanlı dönemi, sadece parlak fetih hikayelerinin geçtiği bir dönem değil, aynı zamanda, en güçlü dönemlerinde bile, son derece kanlı ayaklanmaların olduğu, iktidar savaşlarının yapıldığı, …
Haluk İnanıcı bir yazar. Üçüncü romanını yayınladı. İlk romanı, “Rugan Ayakkabılı Teğmen”‘den sonra , ikinci romanı, “Dinle Lisa”‘yı yayınladı. Şimdi de, son olarak üçüncü romanı çıktı, yazmadan, konuşulmadan geçilemeyecek bir roman. Etkileyici ismi ile, “Aşkın Yedi Menzili”. Günümüzde , aşkın tek menzilde bile yürüyemediğini bilenlere, yaşayanlara, umuda ve aşkın derinliğine çağıran , aşk derindir, yedi menzilde de yürünür diyen bir roman. Tarihsel örgü içinde ilerleyen bir roman yazmış Haluk İnanıcı, çok iyi bir yazar, yazmasına devam etmesini dileyeceğimiz bir yazar …
Batı ve Doğu kültürleri üzerine tartışma sürmekte, bu tartışma sürsün, ancak bazı tespitleri yapmakta yarar var. Batı deyince Avrupa düşüncesi anlaşılıyor, bu şekilde kullanabiliriz, Avrupa düşüncesi bize sömürgeciliği, yarı sömürgeciliği, Emperyalizmi, Kapitalizmi ne varsa kötü bunları hatırlatıyor, ancak bugünkü anlamıyla eleştirel düşüncenin de Avrupa’dan geldiği unutulmamalı. Emperyalizm uygulaması Avrupa kökenlidir, ama Emperyalist sömürüye uğrayan Doğudan karşıt bir Emperyalizm teorisi geliştirilememiştir. Yine Emperyalizmin eleştirisi Batıdan gelmiştir. Sömürülen Doğudan değil, sömüren Batıdan Emperyalizm karşıtı hareketler çıkmıştır. Emperyalizm üzerine, Avrupalı sol, sosyalist ya …
İnsanlık tarihi daima devrimlerle ilerler, bugün insanlığın ürettiği demokratik kurumların ardında, temelinde daima devrimci bir süreç vardır. İngiliz devrimi, Fransız devrimi, Rus-Sovyet devrimi sayesinde insanlık ilerlemiştir. Ancak tarihe bütün olarak bakmak, yaşanırken gerçekleşen olayları , trajedileri, acıları görmeyi, düşünmeyi ihmal etmemek ve daima önemsemek gerekli. İnsani yan hiçbir zaman unutulmamalı. Özellikle devrim dönemlerinde muazzam çelişkiler ve çatışmalar ortaya çıkar. Genellikle devrimden sonra iki tipte sonuç görüldü. Bunlardan daima rastlanılanı karşı devrim, karşı devrimci süreçlerdir. Bu konu üzerinde bu yazıda durmayacağız. …
Sultan Galiyev, olağanüstü dönemlerde yaşamış, Sovyet devrimine katılmış ve büyük katkı yapmış, ancak sonrasında Sovyet devrimine ihanet ettiği gerekçesi ile Stalin tarafından idamı onaylanmış ve ölümünden çok sonra 1990 yılında da itibarı iade edilmiştir. Galiyev, Türkiye’de de önemli aydınlarımızın düşünce dünyalarında sürekli atfı yapılmış bir kişidir. Dönem dönem Atila İlhan, Cemil Meriç, Kemal Tahir gibi farklı kültürdeki aydınların gündeme getirdiği ve kendi fikirlerine göre yorumladığı bir Tatar devrimcisidir. Bu aydınların aldığı bazı yanlar, bağlamından koparılmış, bütünlükçü yaklaşımdan ve Galiyev’i anlamaktan …
Deniz kış yeşili, rüzgar sert, yağmur hızlanıyor. Devam ediyorsun bunların içinde. Güzel geldi hepsi. Aklına takılıyor, yıllar önce bir arkadaşınla yaptığın tartışma. Tarih geriye gider mi diye uzun uzun tartışmıştınız. Mutlaka diyalektik kavramı olacak ya, o dönemde Adorno’nun negatif diyalektiğinden başlar, Hegel’in pozitif diyalektiğinden çıkardık. Aslında tartışma basitti. Aydınlanma devrimini yapmış bir ülke yeniden dinsel-otoriter bir rejime kayar mı, konu buydu. Bürokrasinin yönettiği bir sistem yerine, halkın, her yurttaşın, tek bir insanın da aktif katılım gösterebildiği yeni demokrasi arayışlarının önü …
Sosyal Medya Hesaplarım