Galiyev Doğru Anlaşılsın Diye

Galiyev Doğru Anlaşılsın Diye

Sultan Galiyev, olağanüstü dönemlerde yaşamış, Sovyet devrimine katılmış ve büyük katkı yapmış, ancak sonrasında Sovyet devrimine ihanet ettiği gerekçesi ile Stalin tarafından idamı onaylanmış ve ölümünden çok sonra 1990 yılında da itibarı iade edilmiştir.

Galiyev, Türkiye’de de önemli aydınlarımızın düşünce dünyalarında sürekli atfı yapılmış bir kişidir. Dönem dönem Atila İlhan, Cemil Meriç, Kemal Tahir gibi farklı kültürdeki aydınların gündeme getirdiği ve kendi fikirlerine göre yorumladığı bir Tatar devrimcisidir. Bu aydınların aldığı bazı yanlar, bağlamından koparılmış, bütünlükçü yaklaşımdan ve Galiyev’i anlamaktan ve anlatmaktan kaçınan yaklaşımlardır. Hep yanılsamalı bakılmıştır Galiyev’e.

Türkçülerden, İslamcılara kadar zaman zaman savunulmuştur. Galiyev’i aynı zamanda Amerikalı yazarlar da keşfetmiş ve zamanında Sovyetler Birliği’ne karşı farklı tipte bir muhalif kimliği oluşturmaya çalışmışlardır. Muhafazakar eğilimli bir kanal da Galiyev’i öven bir program yapabilmiştir. Gerçekten de her yöne çekilebilen bir Galiyev mi vardır, yoksa tam tanınmamakta, kulaktan kulağa, eğilime göre hoşa giden yanları mı kullanılmaktadır. Milliyetçi midir, Türkçü müdür, İslamcı mıdır, Marksist midir, çok tartışılmıştır, tartışmanın sürdüğüne şüphe yok…

Sovyet Ekim devriminde hakim olan Marksizm görüşünün dışında, Doğu halkları için alternatif bir Marksizm geliştirmeye çalışan bir düşünür müdür?

Elbette tarihin kaybedenler bölümünde sırasını beklemiş ve tam olarak değerlendirilmemiş bir isimdir.

Genel olarak doğruya en yakın özet değerlendirme şöyle yapılmaktadır.

“Sultan Galiyev 1920-1923 yılları arasında Stalin’in milli soruna, yerel özerkliklere ve sömürgelere ilişkin fikirlerine, politikalarına karşı aktif muhalefet yürüttü, Komünist Partisi içinde doğulu komünistlerden bir muhalefet oluşturdu. Stalin’i büyük devlet şovenizmi yapmakla eleştirdi, bunun üzerine polisiye operasyonlar, hukuki olmayan deliller ve temelsiz ithamlarla karşı devrimci ilan edildi, partiden ihraç edildi. Tutuklandı, sonrasında kurşuna dizildi.

Galiyev, 13 Temmuz 1892 yılında Başkurtistan ‘ın Elimbetova köyünde dünyaya geldi. Babası bir ilk okul öğretmeniydi, çocukluğu yoksulluk içinde geçti, süreç içinde Tatar Marksistlerinin içine katıldı.

1917 Şubat devrimi sonrasında Bütün Rusya Müslümanları Kongresine çağrıldı. Ekim devriminde Bolşeviklerin safındaydı. Lenin, Troçki ve Stalin ile çok yakın çalıştı, iç savaşta Rus Beyaz Ordusu komutanlarından Kolçak’a karşı Müslüman-Türk kızıl ordu birlikleri oluşturdu, Beyaz ordunun Kazan’dan ve Sibirya’dan tasfiyesinde Galiyev çok etkili oldu. İç Savaş sonrasında, Lenin’in isteği ile Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi (KUTV) rektörlüğüne atandı. Bu üniversitede Nazım Hikmet, Ho Chi Minh, Şevket Süreyya Aydemir gibi isimler eğitim görmüştür.

Galiyev hakkında en iyi kaynak yorumlar değil, yazılarıdır, doğrudan yazılarını aktarmak bu kadar tartışılan kişinin doğru anlaşılmasına küçük bir katkı olabilecektir. Galiyev’in fikirlerine katılıp katılmamak ayrı bir konu, ama sanırım doğru anlaşılmayı hak etmiştir. En doğrusu da kendi yazdıklarıdır.

28 Kasım 1919 yılında yazdığı Tatar-Başkır Sorunu Üzerine Rapor’da geçen bölüm; “…Biz komünistler için, genel komünist programın dışında, herhangi başka programatik bir sorun olmadığı açıktır. Eğer karşımıza şu ya da bu sorun çıkarsa, bu sorun sadece taktik bir sorun olacaktır, temel programımıza göre bozulabilecek olan, belli bir anın sorunu olacaktır. Tatar-Başkır sorunu da böyle bir sorundur. Bu programatik bir sorun değildir, ilkesel sorun değildir, bu sorun bir taktik sorunu, geçici sorundur. Bolşevik yoldaşlar için, bu sorunun ne şekilde ortaya çıktığı bellidir. Bir yanda Tatar burjuvazisi, diğer yanda Başkır toprak ağaları devrimin ilk günlerinden itibaren iktidarı ellerine almaya çabaladılar. Tatar ve Başkırların yaşadığı Volga çevresinde Bolşevizmin yerleşmesine engel olmaya, Bolşevizmin fikirlerinin yerleşmesine engel olmaya çabaladılar…”diyerek Tatar-Başkır bölgesinde geçen olayları anlatıyor. Aynı Rapora Yöneltilen Sorulara yanıtlarda da; “…Bizim tarafımızdan kurulan Tatar-Başkır Sovyet Cumhuriyetinde iktidar hangi ögelerin elinde bulunacak? Yani burjuvazinin elinde değil, komünistlerin elinde olacaktır herhalde. Sadece Tatar-Başkır komünistlerinin değil, genel olarak komünistlerin diyoruz.” Diyerek devam eder. Çok açıktır, Bolşevik devrimin büyük savunucusudur.

1921 yılında yazdığı, “Müslümanlar Arasında Din Karşıtı Propaganda” yazısında; “….Müslümanlar arasında din karşıtı propaganda yöntemleri sorunu, çok incelikli ve karmaşık bir sorundur. …Bizim için bütün dinler birdir ve sorunun bu kısmı kesinlikle açıktır ve herhangi bir çözümleme gerektirmez…herhangi bir dinle savaşımız olmadığını, sadece kendi ateist inançlarımızın propagandasını yaptığımızı, bu konudaki doğal hakkımızı kullandığımızı açıkça söylemeliyiz..”

Galiyev’in ateist olduğu, İslami bir sistem ile ilgisi olmadığı açık, katılıp katılmamak ayrı, tek meselesi, Rusya Müslümanları içinde devrimin yaygınlaşması…

Yeniden 1919 yılında yazdığı ünlü “Doğu Sorunu Üzerine Rapor”’ a bakalım; “….Başlıca hedefimiz dünya devrimi ateşini yakmak olmalıdır. Bu devrimci ateşi sadece Batı Avrupa işçileri aracılığıyla yakmanın olanaksız olduğunu görüyoruz, çünkü Batı Avrupa burjuvazisi, Batı Avrupa emperyalizmi sadece Batı Avrupa’nın değil, bütün yeryüzünün emperyalizmidir. Burada bir tek Batı Avrupa proleteryasının gücü yetmez, burada Doğu halklarının güçleri gerekir. Bizim Doğuya yaklaşımımız uluslararası sosyalist devrim sorunuyla ilgili soruna bu temel amaçla yaklaşımımızla belirlenmelidir..” Yine konu açıktır, Galiyev, doğu sorununa dünya devrimi bağlamında yaklaşmaktadır, sömürge meselelerinin bağlı olduğu alan zihnindeki yapıdır, bu da uluslarası devrimdir. Amaç Doğunun mazlum halklarını, Batı Avrupa proleteryası ile birlikte uluslararası sosyalist devrim için mücadeleye yöneltmektir. Bütün mantığı hayatının sonuna kadar bu yöndedir, Stalin’e karşı hayal kırıklığına uğradığı zamanlarda da fikri budur. Buradan İslamcı sosyalizm çıkmaz, Türkçülük çıkmaz. Aynı raporda “…Doğuya yönelik olarak, orada komünist partiler oluşturmak üzere kararlı bir politika izlemeliyiz….” diye devam etmiştir.

Sorun, Kronstad isyanından sonra gerçekleşen Komünist partinin ünlü parti içi muhalefetin yasaklandığı onuncu kongreden sonra başladı, Lenin’in hastalığının ilerlemesi, dengenin azalması, özellikle Stalin ile Milli sorun üzerine ciddi ayrışmalar, farklı tezlerin savunulması Galiyev için olumsuz süreci başlattı. Ancak hemen belirtelim bu polemiklere bakıldığında Milliyetçi bir arayış yerine, Bolşevik modelde bir iç tartışma görülüyor.

Galiyev, büyük devlet şovenizmi görüntülerine dikkat edilmesi gerektiği, bunun yerel milliyetçilikleri güçlendireceğini, eski Rus düşmanlığının uyanacağını ifade ederek Stalin’in yaygınlaşan politikasına karşı çıkıyordu.

Açıkça 1923 yılında, Rus Komünist Partisi Milli Politikası Üzerine Tezler’de; “ Yoldaş Stalin’in şu anki pozisyonunun parti içi anlamı-Leninizm bayrağı altında Leninizmden ayrılıp Rus devletine yönelme, aslında milli politikamızın tasfiyesi…” diyebilmiştir. Stalin’e Bir tür Rus milliyetçisi demiş ve bunu Leninizmden sapma olarak değerlendirmiştir. Eleştirilerini sürdürmüş, “…batıda devrimin başarısız olmasının yanında, Doğu da milli-devrimci hareketlerin önemine inanmadık, sınıfsal devrim istedik…” şeklinde devam etmiştir. Afganistan, İran, Çin politikalarını kıyasıya eleştirmiştir.

Elbette bu tezlerin Stalin’e karşı sürülmesi artık parti içinde iktidara muhalefet etmek demekti, sonrası, gözden düşme, sorgu, partiye geri alınma, yine atılma, ağır sorgular, hapis ve infaz olması o dönemin olağanı idi.

Ünlü, Stalin ve Troçki ye yazdığı “Ben Kimim” isimli mektup da “Şimdi ben sıradan tutukluyum..Önemli devlet suçlusu, anlaşılan Sovyet mahkemesi önünde böyle durmam gerekiyor. Kendi Sovyet mahkememin önünde, çünkü ben de Sovyet iktidarının ve mahkemesinin kurulmasına katkıda bulundum…Sonuçta ben kimim?…

Şimdi bütün geçmişi kafamda gözden geçiriyorum ve bir devrimci, bir komünist olduğumu görüyorum. Beni doğuranın Şiir olduğunu görüyorum, ağır ezilmenin ve asırlık baskının Kölelik Şiirinin… Ezilenlerin, ezilen halkın oğluydum…Evet…Ben devrimciydim, ama köle devrimci…” Çok hazindir, devam eder, Çeka’yı suçlar, Ortaya büyük Rus şovenizminin çıkmaya başladığını söyler, Lenin’den sonraki politikaları suçlar, Stalin’e bazen doğrudan, bazen dolaylı muhalif kimlik ortaya koyar, gerisi polisiye vak’adır, her seferinde daha da boğulur, artık muhaliftir ve sona doğru gitmektedir. 14 Ağustos 1924 tarihinde Partiye tekrar alınmak için Stalin’den destek ister. Aynı yılın Eylül ayında partiye alınmak için yeniden dilekçe verir, sürekli partiye dönmek ister. Sömürge politikaları, doğudaki İran, Çin, Afganistan gibi ülkelere yönelik politika uyuşmazlıkları, sömürgelerdeki özgürlük hareketlerine katkı verilmesi sorunları üzerine yine yazar. 1928 yılında “Dünya Görüşüm Üzerine” başlıklı yazısında yine uluslararası devrim hareketinde sömürgelerdeki, milli-özgürlükçü hareketlere yeterince önem verilmeyişi üzerinde durur, hazindir Troçkist muhalefete yaklaştığını söyler, baskı artmıştır. Sona yürünmektedir.

Kurşuna dizilir. Yukarıda belirtildiği gibi, infaz edilen tüm arkadaşları ile birlikte itibarları iade edilir. Karşı devrimci olmadıkları, haksız ithamlarla infaz edildikleri kabul edilir.

Sonuç olarak nereden bakarsak bakalım Galiyev Marksisttir, Bolşeviklere bağlıdır, devrimden yanadır, Lenin’den sonra Stalin’e karşı muhalefete geçmiş ve yaşamı bu muhalefeti nedeni ile son bulmuştur. Düşünce anlamında ilklerden birisidir. Doğu sorununa eğilmiş, sömürge meselesi üzerinde durmuş, yerel Türk ve Müslüman hakların devrime nasıl kazandırılacağı konusunda fikri enerji harcamıştır.. . Batı emperyalizminden ve Rus Milliyetçiliğinden daima nefret etmiştir.

Ancak tek bir ideali vardır, uluslararası devrim, gerisi onun deyişi ile taktik sorundur, durum bu kadar açıktır, amaç budur. Fikirleri için hayatını veren Galiyev doğru anlaşılmayı hak ediyor.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu, Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümünde Yüksek Lisans çalışması yaptı. Avukat.

Yorum yap:

Email adresiniz yayınlanmayacaktır.