Bu çağda yazı yazmanın önemi var mı? Hemen alışılmış bir üslupla tarihe not düşmek için gereklidir denir. Tarihe tanıklık etmek için yazı önemlidir de denebilir. Tanıklık değerli midir? Evet gerçeğin açığa çıkması için gereklidir ve değerlidir. Ancak yazının işlevi sadece bu söylenenler midir? Gerçeğin oluşması yazı ile mümkün müdür? Tarihin oluşması için de yazı gerekli olabilir mi? Aslında tarih yazı ile değişir. Tarih yazılardan oluşabilir.Yazı düşüncenin de eylemin de destansı kaynağıdır, düşüncenin haykıran ifadesidir. Eylemin yangınıdır. Yazı kendi başına dönüştürücüdür, …
Kategori: Güncel
Sınıf olarak insanlığı temsil eden ve kendisini de özgürleştirirken insanlığa da dönülmez bir özgürlük sağlayacak olan işçi sınıfının üzerinde vazgeçilmeden düşünülmeye devam edilmelidir. Çünkü ezilendir, çoğunluktur, birlikteliktir, tüm ayırımların ötesinde hayatı alt üst edecek olan da, hayatı yeniden kuracak olan da bu sınıftır. Ona tarihsel öznede denir. Üretim süreçlerindeki teknolojik yapılanmanın etkileri ile birlikte tarihsel öznenin bileşenlerinde gerçekleşen değişiklikler, işçi sınıfına dair şüpheleri her dönemde tartışma ortamlarına taşımıştır. Geçmişte de böyledir. Sürgünde olan Troçki’ye gönderilen mektuplarda iki husus sorulmuştur. 1.İşçi …
Yaşadığımız zamanlar izleyenlerin zamanlarıdır. İnsanlar sadece izliyorlar. Suskunların dolaştığı bir dünyadır şimdiki dünya Bu derin suskunluk tüm ülkelerde dolaşmaktadır. Artık şaşırma bile yoktur. ŞAŞIRMAYANLAR YAŞAR BU DÜNYADA. Özgürlük unutulan bir kavramdır. Günlük hayatın standartlarının yükseltilmesi süreci ya da sonuna kadar, en küçük zerresine kadar yaşanması, en büyük enerjilerin tüketildiği, ölesiye mücadelelerin verildiği bir alan haline gelmiştir… Duyarlı seslenişlerin artık önemli olmadığı bir dünyadır bu dünya. Başkalarının kanının, canının önemli olmadığı bir dünyadır bu dünya. O büyük özgürlük, eşitlik fikirlerinin bilinmediği, …
Demokrasi; burjuva demokrasisi, proleter demokrasisi, özgürlükçü demokrasi, radikal demokrasi gibi kavramlara değinmeden ifade edilecekse eğer, en çok özgürlük çağrısını akla getirir. Her bilimsel bakış, bir ülkede demokrasi olup olmadığını, demokratik bir düzenin kurulup kurulmadığını, hatta kurulamayacağını görür, belirler. Klasikleşmiştir. Yargı bağımsız olacak, özgür seçimler olacak, güçler ayrılığı olacak, yürütme denetlenebilecek, güçlü bir meclis olacak, insan hakları olacak, sosyal devlet, hukuk devleti olacak, örgütlenme özgürlüğü, ifade özgürlüğü olacak. Daha da fazlası eklenebilir, her eklemede doğrudur. Bir yanda sınıflar vardır, halk yığınları …
İnsanlık kendi kaderini her zaman arayamıyor, maalesef birikimlerin, insanlığı ilerleten devrimlerle taçlandığı dönemler geride kaldı, devrimler güncel değil. Genel olan günlük hayata adanan yaşamlar, gelişen cehalet ve korku insanlığın genel durumu… Yürütmenin baskısını arttırması ile sonuçlanan siyasi iklimler her ülkede soluk alabiliyor. Bugünün küresel kapitalizmi cahilliği bir yönetim tekniği olarak yaygınlaştırıyor, din aydınlanma devriminin gerilemesinden sonra yeniden dünyada dolaşıyor. Siyaset güçsüzlükten gerekçe alarak, fikri dar ve sınırlı ittifak arayışları ile dönemsel nefes alışlara ve ajitatif alanlara sıkışmış durumda, siyaset artık …
Dedi ki kadın, ne yaptım ben, ikimizide düşürdüm , ben kalkamayacağım ama sen güçlüsün, kalkacaksın dedi. Tütsülenmeye bırakılan bir aşk. Sanırım sevmeye dair bir buluşma idi, hayatla kavuşma idi. Ama adam eski siyasete tutsak edilmişti , çok uzaklarda kalan tutsaklık öncesini hatırlayamıyordu. Yaşarken tam yaşamamak gibiydi… Kolera günlerinde aşk filminde, romanında, koleraydı adam düşürülmeden önce. Hüzünlü kolera…Gelen rüzgarın altında. Türkali’nin Mavi Karanlığında, her romanında son anda gelen umut arayışı, her rüzgarın altında kalışı bitirir mi? Bugünlerde yeni bir kimliğin var dediler, …
Savrulan bakışların arasında dolaşmak ilk defa değildi, sana sorulan soruları daha önce de duymuştun, yeniden sessizce cevaplamak ne kadar uzaktı hayatından, gittiğinde, gidildiğinde, dönülmediğinde, dönmediğinde, tedirgin ettiğin hayatların sitemini yüklenmek, aşktan uzak sadece bildiğin nefesi yaşamak ve unutmamak… Kimlik siyasidir… Yarılıp kızıldeniz tutsaklık aktığında, ilahi söyleyen neferlerin yürüyüşleri ıssızlıktan bereketli tarlalara doğru gidiyordu… Yürümek ölmek gibiydi… Kimliğin siyasi idi… Hayatı şiirleştirmek zordu, kalacağın sokak her zamanki gibi kuşatma altındaydı, dostluğu yeniden bileklerine kadar sıvayıp, kutsal iyimserliğin ile kaçıncı sürgünden dönmeye …
Ünlü seslenişlerdendir. Mücadeleyi kaybettiğinde değil, mücadeleden vazgeçtiğinde yenilirsin… Emeğin yiğit evlatları her dönem ayağa kalktığında kazandılar, kaybettiler, kazandıklarında sonradan kaybettiler, her kaybedişte bu defa daha iyisini yapacağız ya da daha iyisini kuracağız demek gerekiyor. Kapitalizmin hala tek bir alternatifi var… Ancak gelinen noktada, emek iktidarına yönelik mücadele denemelerinin salt ajitasyonla ya da örgütlenme denemeleri ile yürütülemeyeceği açık. 68 kuşağından gelen Fransız devrimcinin röportajında dediği gibi, anma günlerinde sabahlara kadar marş söyler, sonra dağılırdık dememek için, ajitasyonu ya da küçük örgütlenme …
Hayat bazen pratik değildir. Ararsın o teoriyi bulamazsın bu anlarda. Gelen günün yorgunluğu en kutsal olur. Kutsaldır, kuşatıcıdır. Her türlü yalanın soğukluğunda nefes alan hayatlar daima sınanır. Her sınama yabancılaşma ile biter. Daha çok yabancılaşma artar. Ancak cahillik ve memnuniyette artar. Eğilmiş kalplere artık her türlü sokak vardır. Şimdi susan yabancıdır. Mutludurlar kutsal hayatları ile… Vahşi bir cehaletle kuşatılmış hayatlar ile mutlu yaşanır. Tüm zamanların en tuhaflaşmış öykülerinde yazılıdır silik benlikleri… Kutsal hayat döngüsü siyaseti de anlamsızlaştırır. Oysa devrim ve …
Devrimci hareketler yenilmişti. 12 Eylül faşizminin derin planları vardı. İstanbul, Cağaloğlu’nda, en gösterişli, en pahalı yerlerinde dinsel içerikli kitap satan yerler açılıyordu, 12 Eylül koşulları idi, laikliği söylem olarak savunan askeri yönetim zamanında, en merkezi yerlerde pıtrak gibi açılan büyük, şık, geniş kitap evlerinde dini kitaplar satılıyordu. Devrimci hareketler yenilmişti, Sadece siyaset yenilmemişti, halk, evlatları yolu ile ilk defa kendi geleceğini aramıştı, ilk defa bu kadar idealistti, çok katı zamanlardı. Ama 12 Eylül 1980’de durdurulmuştu. 1983 yılında iktidara gelen ANAVATAN …
Sosyal Medya Hesaplarım