Sınıf olarak insanlığı temsil eden ve kendisini de özgürleştirirken insanlığa da dönülmez bir özgürlük sağlayacak olan işçi sınıfının üzerinde vazgeçilmeden düşünülmeye devam edilmelidir.
Çünkü ezilendir, çoğunluktur, birlikteliktir, tüm ayırımların ötesinde hayatı alt üst edecek olan da, hayatı yeniden kuracak olan da bu sınıftır.
Ona tarihsel öznede denir.
Üretim süreçlerindeki teknolojik yapılanmanın etkileri ile birlikte tarihsel öznenin bileşenlerinde gerçekleşen değişiklikler, işçi sınıfına dair şüpheleri her dönemde tartışma ortamlarına taşımıştır. Geçmişte de böyledir.
Sürgünde olan Troçki’ye gönderilen mektuplarda iki husus sorulmuştur.
1.İşçi sınıfı niçin iktidara gelemiyor?
2-Gelse de niçin iktidarda kalamıyor?
Troçki, siz ekim devrimini görmediniz, işçi sınıfının nasıl devrimcileştiğini görmediniz, devrimci özne ve tarihsel özne işçi sınıfıdır. Konjonktürel süreçlerle değerlendirmeyin, ayrıca yanılmış olsaydık bile, işçi sınıfı bir hayal olsaydı bile, dünyada tek bir ezilen kalsa bile, ya da nerede ezilenler varsa Maksistler oradadır, ezilenlerin yanında mücadele etmelidir, mücadelenin içinde olmalıdır diye yanıtladı. Hayatının sonuna kadar işçi sınıfına inandı.
Peki nasıl oluyor da işçi sınıfı 1930′ larda Nazi iktidarını, faşist iktidarını engelleyemedi ya da iktidarı onlardan alamadı?
Elbette o dönemdeki sol hareketlerin hataları olmuştur. Ancak bu hatalar bu soruya yeterli cevabı veremezler.
Soru bir düşünce okulunun nerede ise baş gündemi olmuştur. Frankfurt okulu olarak bilinen bir dizi Maksist düşünür tarihsel özne üzerine çalışmalar yapmıştır. 1920′ lerde Frankfurt’ta kurulan Toplumsal Araştırma Enstitüsü, sonradan Batı Marksizmi de denilecek çalışmaları yürüterek ortodoks Marksist-Leninist yapının dışında, Marx’ın çalışmaları üzerine yoğunlaşarak, Marx’ın düşüncelerini geliştirmeye ve özellikle öngörülen devrimin niye gerçekleşemediğini, niçin faşizmin yaygınlaştığını cevaplamaya çalıştılar.
İdeolojinin toplumdaki rolü hakkında, kapitalizm kültürünün medya yolu ile kendisini nasıl sürekli ürettiği üzerinde düşündüler.
Çok önemli katkıları vardır. 68 kuşağının da önünü açan düşüncelerin içinde Frankfurt okulu düşünürlerinin ya da bu çevreye yakın düşünürlerin görüşleri büyük rol oynamıştır.
İşçi sınıfı hakkında geliştirilen düşünceleri tartışmaya bu yazı ile başlamış olacağız.
Çünkü işçi sınıfına ideolojik saldırılar devam ediyor.
Çünkü yeni merkez sol, işçi sınıfından çoktan vazgeçti, üretim süreci değişti dedi, sonra halk dedi, halktan da vazgeçti, yurttaş dedi, ondan da vazgeçti, şimdi toplum içindeki bireyler deniyor ve merkez sol ya da sağ sosyal demokratlar da bireylerle geliştirilecek yeni iletişimi yeni politika olarak ilan ediyorlar. Tuhaf ve ne yazık ki işçi sınıfına ideolojik saldırıların içindeler.
Her yönden işçi sınıfı temelli politikalardan kaçış devam ediyor.
Ama işçi sınıfı var.
Tarihsel serüveni devam ediyor.
Üzerine yazmaya da, düşünmeye de, içinde olmaya da değer.
Çünkü,
İşçi sınıfının kurtuluşu insanlığın kurtuluşudur…