Devrimci hareketler yenilmişti. 12 Eylül faşizminin derin planları vardı. İstanbul, Cağaloğlu’nda, en gösterişli, en pahalı yerlerinde dinsel içerikli kitap satan yerler açılıyordu, 12 Eylül koşulları idi, laikliği söylem olarak savunan askeri yönetim zamanında, en merkezi yerlerde pıtrak gibi açılan büyük, şık, geniş kitap evlerinde dini kitaplar satılıyordu. Devrimci hareketler yenilmişti, Sadece siyaset yenilmemişti, halk, evlatları yolu ile ilk defa kendi geleceğini aramıştı, ilk defa bu kadar idealistti, çok katı zamanlardı. Ama 12 Eylül 1980’de durdurulmuştu. 1983 yılında iktidara gelen ANAVATAN …
Görseller
İnsan aklı gelmiş geçmiş tüm zamanlarda özgürlüğünün peşindedir, insan aklı özgürleşmezse insan özgürleşemez, aklın özgürleşmesi insanın da insanlığın da en büyük mücadelesidir. En büyük devrimidir, mücadele sürmektedir, kesintisiz devrimlerdir bu mücadeleler… İnsan aklının özgürleşmesi mücadelesine aydınlanma mücadelesi, aydınlanma süreci, aydınlanma devrimi demek mümkündür. Aydınlanma mücadelesini, 18.yüzyılla, 17. yüzyılla, 16.yüzyılla, Rönesans ile Reform hareketleri ile sınırlamak mümkün değildir, evet bu zaman kesitlerine, insan aklının özgürleşme mücadelesinde dönemlerine göre öne çıkan aydınların, düşünürlerin damgası vurulmuştur. Diderot, Hume, Locke, Voltaire, Rouessau, Montesquieu, Descartes, Kant …
Siyasetin atmaca kanadına yerleştiği ve avını aradığı dönemler süreklidir. Ancak atmaca hangi atmacadır? Özgür olan mı? Tutsak olan mı? Mevcut sistemlerin kurulu düzenlerindeki siyaset, tutsak atmacanın kanatlarında yapılan siyasettir. Gökyüzünde yırtıcı uçuşunu görürüz. Sahibi yeryüzündedir. İndiği yere bakmalı, hangi ele, hangi omuza ineceğine bakılmalıdır. Tüm yırtıcılığı dönüp de omzuna konacağı sahibi ile sınırlıdır. Atmaca kanadındaki siyaset tutsak siyasettir. Koca ülkelerin siyasetlerinin, ya da siyasetçilerinin tutsak olduğunu görürüz, yırtıcılıkları sahtedir. Sahipleri kendileri değildir. Ülkeleri yoktur, halkına bağlı değildirler, insanlığa inanmazlar. Yalan …
Kafka’dan gelen kafesin kuşu araması sözü zorlu bir düşünme serüvenini gerektiriyor, Hegel’den başlayan devletin kutsileşmesine, Anarşizm teorilerinin her türlü kurumsal iktidarın reddine, liberal teorilerin gelişimine, Marksizm’in eşitlikçi temelde insanlığın kurtuluşu teorilerine, sosyal demokrasinin denge teorilerine kadar götürür, orada durmaz, başka düşünce arayışlarına götürür. Tek amaç özgürlüktür. Çünkü kafes kuşu aramaktadır. Kişisel gelişim kitaplarını satmaktan başka amacı olmayan mevcut kitap evleri kafesi ve kuşu bilmeden ve istemeden de olsa birbirine yaklaştırır. Ancak paranın ve metanın piyasa hakimiyetine dayanan ve rızanın olmadığı …
Gecenin uzayan kolları seni sardığında hissettiğin sıcaklık olmaz, şefkatin eski anılarını beklemek, bırakmak istemediğin gezici bulutların gölgesinde unutulmaktır. Yürüyüş kolları İstanbul’u sardığında, dünya nefesinin ucuna gelir. Aziz Nesin’in dağın tepesine tırmanan atlıları aklına gelir. Tırmandıkça, yükseldikçe cesaretin şahlanışı aklına gelir. Dönüş yolu düşüş yoludur. Dönme, dönme… Sabahları yenilenen söylemler tüm gün dilinde iddia olduğunda, aslında geride kalanın sen olmadığını gözlemek zor değildir. Peki yeniden tutsaklığın tüm koşulları üzerine geldiğinde, bildiğin tüm şiirler yeryüzünü sardığında, tüm heyecanların geçici olduğu anlarda yeni …
Gürül gürül yürümek istiyorsanız yürüyün denizlere doğru. İSTANBUL’A DOĞRU. Adı özgürlük olan o tuhaf ve zaptedilemez duygu göğüs kafesinizi zorluyor ve tüm insanlığa uzanıyorsa yürüyün. Yürüyün denizlere doğru. Adaletse amaç, hiç durmadan yürümek gökyüzünün altında insanlıkla kucaklaşmaktır. Kucaklaşın, yürüyün, yürümek adalettir. Bazen siyaset durur, kavga durur, anlamsız itişmeler durur, tüm kötülükler durur, kaygılı ve anlamaz bakar yürüyenlere, bazen derin korku ile bakar. Ama birde insanlığın bakışı vardır, kartallar kadar yüksek bakışlı ve emek dolu güzel insanlarımın bakışları vardır. O BAKIŞLAR …
Bir ülkenin yurttaşlarının özgür ve eşit olmasının koşulları vardır. Bir kadın ve erkek yaşadığı ülkede geleceğinden korkmadan ya da hiç kimseden korkmadan yaşayacaksa, böyle yaşamak istiyorsa bu isteklerini gerçekleştirmesinin bazı koşulları vardır, bu koşullar yoksada olması için istemesi, hareket etmesi ve mücadele etmesi gerekir. Elbette ilk ve son koşul demokratik bir devletin, demokratik bir düzenin yaşanılan ülkede gerçekleşmiş olmasıdır. Ancak kadın ya da erkeğin kimseye eğilmemesi için gereken asgari temel, demokratik düzen içinde SOSYAL DEVLETİN VARLIĞIDIR. Her özgürlük alanı diğer …
Ülke için kısa tespitler yapmakta yarar var. Referandum sürecinden yeni çıkıldı, oylamanın galibi yok. Yeni süreçler, yeni aktörler, yeni hareketler olacak. OLMALI DA. Ancak siz geçmişinizi bıraksanız da geçmişiniz sizi bırakmaz. Geçmişten gelen aktörler yenileyebilirse kendilerini ilerleyecekler. Ülkede merkez liberal çizgi eksik. Sosyalist çizgi eksik. Hareketlerin kendilerini nasıl tanımladıkları önemli, dışarıdan tanımlamaların önemi yok. Hareketlerin kitleselleşmesi ya da kitleselleşememesiyle, bu dış tanımlamaların olup olmaması arasında bilimsel bir bağ yok. Geçmişten gelen, ya da gelenekleri olan hareketler yenilendiği takdirde yürüyüşlerini sürdürebilirler. …
Referandumun üzerinden yaklaşık bir ay süre geçti, çeşitli hile iddialarının sonuç vermemesinden sonra yeni süreçler konuşuluyor. Gelecek üzerine çeşitli senaryolar. Ülkedeki ortam henüz yumuşamadı. Türkiye hareketli ve içinde çeşitli etkileşimlerin olduğu bir ülke, tek başına ne aşiretlerle, ne siyasi gruplarla, siyasi partilerle ya da bunların yanına eklenecek çeşitli güç odakları ile yönetilmesi imkansız bir ülke. Türkiye hiçbir şekilde bir ortadoğu ülkesi olamaz. Öncelikle küresel kapitalizmin halkaları içinde, ekonomi politik olarak bu kuralların dışında hareket alanı zor. Jakoben yöntemlerle aydınlanma devrimleri …
Tuhaf bir gece, uyku gelip de gidiyor, sonra ve sonra gece tuhaf, tıpkı ayrılık gibi tuhaf, bitmeyen, kapanmayan yaralanmalar gibi tuhaf, sisli gecelerde siyaset biter, ne çok şey biter, anlam aramazsın, sadece gece tuhaftır ve uyumak aklına gelmez, biyolojik kurallar biter, aslında hiçbir şey yapmak istemezsin, kırılmışlıklara bakıp, kırdım mı kırdım mı diye bazen ya da tüm zamanlarda… Bak da gör, yürüdüğün her nokta tasvirlerden uzak, anlatmak istemelerden uzak, sessizlikten uzak. Soğuk bir elin tutuşundan uzaklaşmak istemek gibi, ama sorsalarda …
Sosyal Medya Hesaplarım